Aslında sanatın öz amacı, kendi içinde biriktirdiği, barındırdığı tinsel (manevi) birikim yolu ile insanları harekete geçirmektir. Sanatsal bir hayalin, imgenin hazsal, coşkusal birikimi nesnenin kendi biçiminden dışarıya dağılarak, sanatı algılayan insana yansır, onların ruhuna işler.
Gorki'ye göre, uygarlığın temsilcileri üç çeşittir: İşçiler, bilginler ve sanatçılar. İşçiler demire ve çeliğe hayat verirler ve gelişme ile ilerlemenin maddi ön koşullarını sağlarlar. Bilginler doğayı araştırırlar ve birinci doğaya dayanarak ikinci bir doğanın nasıl yaratılabileceğini halka öğretirler. (Burada dinsel anlamda ki ilahi yaratıcılık kastedilmemektedir) "Sanatçılar insanın iç dünyasını yani insan ruhunu incelerler ve insanların içindeki iyiyi ve kötüyü gösterirler. Böylece bilim gibi sanat da ikinci bir doğa yaratır, yalnız şu farkla ki, bilim insanı çevreleyen doğayı değiştirdiği halde, sanat insanın içindeki doğayı değiştirir", diyen D. Fotladis sanatçının rolünü şöyle açıklar: Her büyük sanat eserinin yaratıcısı ile binlerce insan gizli işbirliği halindedir. Eser ne kadar iyi olursa, gizli yardımcıların sayısı o kadar yüksek olur. Bu nedenle her büyük eser yalnız bir kişinin değil, bütün bir ulusun dehasını kaplar. Eser bir ulusun ülkülerini, maddi ve manevi durumunu, toplumsal bünye ve evren görüşünü açıklar.
Bilgilerle kuşanmış bir sanatçı; çağının bütün sevinç ve acıların rahatça benimser; bir ülkü uğruna yapılan özverinin yüceliğini olduğu gibi, bir kadının hazin yüzündeki gülümsemenin güzelliğini de hisseder; ulusun özgürlük ve hakları uğrundaki savaşlarının kahramanca coşkunluğunu olduğu gibi, tarihi olmayan sade bir çiçeğin öyküsünü de hisseder. Ölümle korkmadan yüz yüze gelir, ve aynı zamanda elimizi sıkan ve sözden çok daha anlamlı olan dost elini de hisseder. Sanatçı kitlelerin büyük facialarını ve aynı zamanda adsız kalan küçük acılan, insanlık için kurduğu tasarılar yanında sılası olmayan özlemleri de hisseder. Sanatçı her şeyin, büyük şeylerin ve önemsiz şeylerin alıcısı ve vericisi olmalıdır.o yalnız fırtınada değil, güzelliğin her fısıldayışında ve hem içten, hem dilden gelen en hafif meltemle bile titreyen anten olmalıdır (Karaalioğlu, 1980).
Yukarıda da belirtildiği gibi sanat, insanların fanatik eğilimlerini, şiddetli tutkuların etkilerini azaltarak insanlar üzerindeki toplumsal veya psikolojik baskıları, sorunları yansıtıcı bir rol oynar. Sanat, insanların psikolojik sıkıntılarının çözümüne etken olduğundan ünlü düşünür Aristo sanat için; "tutkulardan arınma" der.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder